Ne ektiysek onu (hatta fazlasını) biçiyoruz!
Saruhan Özel

Resme bakınca belki "ne güzel iÅŸte, planlandığı gibi ekonomi yavaÅŸlıyor ve iç talep ile dış talep dengeleniyor" diye sevinmek mümkün. Çünkü nihayetinde büyümeyle artan cari açık durgunlukla geriliyor. Ama asıl sevinilmesi gereken, ekonomi potansiyelinde büyürken cari denge açığının ekonomiye oranının durması veya gerilemesi olurdu.

 

-2011 sonrasında Türkiye ekonomisini bugünlere baÅŸarıyla getiren, mini ve maksi krizleri büyük sorun yaÅŸamadan atlattıran iki çok önemli dayanak var.

Birincisi, doÄŸru ve disiplinli bütçe politikası. Merkezi hükümet faiz ödemeleri dışında 2000 yılından beri 200 milyar $'ın üzerinde ya da yılda ortalama ekonominin % 3,7'si kadar bir tasarruf yaptı (Grafik 1). Böyle bir tasarruf, bugün Euro Bölgesi'nde olduÄŸu gibi, 2001 krizi sonrasında devletin hızla artmış olan borçlarını geri ödeyebileceÄŸine yönelik piyasalarda güven yarattı. Tahvil ihalelerinde vadesi gelen borcunun altında borçlanabilen Hazine'nin pazarlık gücü arttı. En büyük müÅŸterisi olan bankalardan giderek daha az borç isteyince borçlanma maliyeti azaldı.

Ä°kincisi ise yeniden yapılanmış, saÄŸlam ve iyi yönetilen bankacılık sistemi. Krizden sonra bugün ne ABD'nin ne de Avrupa'nın yapmaya cesaret edebildiÄŸi bir ÅŸekilde bankacılık sistemi bıçak altına yatırıldı. Sistemin yarısı yok oldu. Kalanlar da çok daha sıkı takip altında yoÄŸurdu üfleyerek yemeye baÅŸladılar. Devletin daha az borçlanarak ellerine bıraktığı kaynakları reel sektöre yönlendirdiler. Bunu yaparken risklerini doÄŸru yönettiler. Halının altına pislik süpürmediler ve bilmedikleri iÅŸlerden uzak durdular. Elde ettikleri kârları yeniden sermayeye ekleyip daha fazla kredi verebilecek hale geldiler.

Olumlu döngüye geçiÅŸ

Kriz sonrasındaki bu yeniden yapılanmayla talep gücünü harekete geçirip büyümeye baÅŸlayan ekonomide kendi kendini besleyen "olumlu" bir döngü oluÅŸtu. DoÄŸru ve disiplinli bütçe politikası ve güçlü bankacılık sayesinde büyüyen ekonominin yarattığı kaynaklar bu iki mekanizmayı "beslemeye" baÅŸladı. Ekonomi büyüdükçe devletin vergi gelirleri yükseldi. Devlet elde ettiÄŸi gelirleri heba etmeyip vadesi gelenden daha az borçlanmaya devam etti ve bankalara yeni kredi kaynakları saÄŸladı. Aynı ÅŸekilde ekonomi büyüdükçe bankaların kârları arttı. Bu kârlar sermayeye eklendi ve bu sayede bankalar ayaklarını yorgan dışına çıkarmadan kredi hacimlerini büyütebildiler (Grafik 2). Çark bu ÅŸekilde dönmeye devam etti.

Ekonominin global krizin etkisiyle 2008-2009'da olduÄŸu gibi durakladığı/küçüldüÄŸü dönemlerde devlet vergi gelirlerinden, bankalar da kârlılığından feragat ederek reel sektörün bu dönemi büyük sorun yaÅŸamadan geçebilmesini saÄŸladılar. Ekonomi bu dönemi atlatıp 2011 ve 2012 yıllarında yeniden hızla büyüyerek kayıplarını yerine koymaya çalıştı.

Ve derken iÅŸin içine cari açık endiÅŸeleri giriverdi. Özellikle yurtdışı kaynaklı "çarkınız fazla hızlı dönüyor, dikkat" uyarıları gelmeye baÅŸladı. Reyting ÅŸirketleri "yavaÅŸlamazsanız notunuzu yatırım derecesine çıkartmayız" dediler.

Cari açıkla mücadele ve sonucu

Otoriteler de uyarıları dikkate alıp çarkın hızını yavaÅŸlatacak frenlere baÅŸvurdular. Bana göre 2008-2009 döneminde gereÄŸinden fazla yavaÅŸ dönen ve hatta bir süre terse bile dönen çarkın hızı fazla abartılıyordu. Sadece iki yılın hızına bakmamak gerekirdi. 2008-2009 döneminde tüketilen stoklar yenileniyor, yani bir anlamda kaybedilen yerine konmaya çalışılıyordu. Stoklar normal (trend) seviyelerine gelince ekonomi zaten % 5-7 gibi normal/potansiyel hızına geri dönecekti. Her ÅŸey bir yana Euro Bölgesi'nde bir türlü rahatlayamayan kriz ortamı zaten bizim de hızımızı yavaÅŸlatacaktı. Bir de üzerine frene basmak biraz aşırıya kaçmak anlamına gelebilirdi.

Bugün gelinen noktada görülüyor ki, ekonomi otoritelerin geçen yıl sonundaki beklentilerinin de üzerinde yavaÅŸlamış durumda. Haziran sonu itibarı ile ekonomi 1 yıl öncesine göre büyüme hızını yarı yarıya düÅŸürerek % 5'in altına indirdi (Grafik 3). Yılın ilk yarısında (bir önceki yılın aynı dönemine göre) büyüme sadece % 3 oldu. % 5'in üzerinde büyüme potansiyeli olan ve kalkınma ve istihdam açısından buna ihtiyacı da olan Türkiye ekonomisi yapılan frene ciddi bir reaksiyon vermiÅŸ durumda. Daha da vahimi, ekonominin en önemli motoru konumunda olan iç tüketim dinamiÄŸi ve yatırımlar geriliyor. Yılın ilk yarısında özel tüketimde ve yatırımlardaki "gerileme" sırasıyla % 0,2 ve % 5,9 olarak gerçekleÅŸti (Grafik 4). Zaten Euro Bölgesi'ndeki krizden tedirgin olan bankalar ve reel sektör bir de otoritelerin frenini görünce iyice kabuklarına çekilmiÅŸ durumdalar. 3. çeyrekteki tatsızlık da düÅŸünülürse artık ekonominin bu yılı % 4'ün üzerinde büyümeyle kapatabilmesi zorlaÅŸtı. Bana göre bugüne ÅŸükretmek zorunda bile kalınabilir.

Bu resme bakınca belki "ne güzel iÅŸte, planlandığı gibi ekonomi yavaÅŸlıyor ve iç talep ile dış talep dengeleniyor" diye sevinmek mümkün. Çünkü nihayetinde büyümeyle artan cari açık durgunlukla geriliyor. Ama asıl sevinilmesi gereken ekonomi potansiyelinde büyürken cari denge açığının ekonomiye oranının durması veya gerilemesi olurdu. Ä°ç talep ve dış talebin dengelenmesi ekonomi duraklarken deÄŸil potansiyelinde büyürken, ya da ithalat çökerken deÄŸil ihracat altın iÅŸlemleri dışında böyle artabiliyorken olsaydı bir anlam kazanırdı.

Çark tersine dönmesin de

Türkiye ekonomisi kısa süreli durgunluklara alışkın. Ama bu sefer kendi tedirginliÄŸi ve inisiyatifiyle deÄŸil, sıkı ekonomik politikaların pençesinde duraklamış durumda. Kendi başına bu durgunluktan kısa sürede çıkması kolay deÄŸil.

Risk, bu durgunluÄŸun uzun vadeli olmasında. Ekonominin büyümesiyle beslenen dünyanın takdir ettiÄŸi üstünlüklerimiz, yani doÄŸru ve disiplinli bütçe politikası ile güçlü (reel sektörü destekleyebilen) bankacılık sistemi, bu destekten uzun süre mahrum kalırsa sıkıntı yaÅŸamaya baÅŸlayacak. Devletin vergi gelirleri azalacak ve disiplinli olduÄŸunu göstermek için harcamalarını buna uydurursa ekonomik durgunluk derinleÅŸecek. Otoritelerin açıklamalarına bakılırsa gerçekten de yıl sonu bütçe hedefleri vergi gelirlerindeki düÅŸüÅŸ üzerinden tehlikeye girdi bile. Aksi durum, yani durgunluk derinleÅŸmesin diye harcamaların kısılmaması da reyting ÅŸirketleri için yeni bir eleÅŸtiri kaynağı olur. Benzer ÅŸekilde kredi büyümesini sürdüremeyen bankaların batık kredileri artar ve karlılığı azalır. Her ikisi de sermayeden yer ve sistem reel sektörü destekleyemez hale gelir. Yani son 10 yılda bizi baÅŸarıya götüren çark tersine döner.

Bari bu bedeli öderken reytingimiz artsa da yatırım derecesine çıkabilsek. Ama o da ortada yok. Korkum bu sefer de bütçe ile bankacılık sistemindeki kötüye gidiÅŸin yüksek cari denge açığı mazeretinin yerini alması

Zaman



Sayfa Adresi: http://www.istefinans.com/yazar/Ne-ektiysek-onu-hatta-fazlasini-biciyoruz/168