İç tüketim olmadan ancak bu kadar!..
Saruhan Özel

Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreÄŸinde yüzde 3,2 büyüyebildi. Geçen yıl aynı çeyrekte dört katına yakın hızda büyümüÅŸtü. 2011 ikinci çeyreÄŸinden beri bakıldığında ise (yani 4 çeyrek toplamında) büyüme hızı yüzde 6,5 oldu (Grafik 1).

 

Bir önceki 4 çeyrek toplamında ise yüzde 8,5 büyümüÅŸtü. Mevsimsellikten ve takvim etkilerinden ayrıştırıldığında da 2011 son çeyreÄŸine göre geriledi. Dolayısıyla hangi ÅŸekilde bakılırsa bakılsın, ekonomi bu yılın ilk 3 aylık döneminde belirgin ÅŸekilde yavaÅŸlamış durumda.

Endişe yok ama potansiyelin altında

Ekonomi yönetimi 2012 için yüzde 4'lük bir büyüme beklentisi (hedef deÄŸil) açıkladığında özellikle yurtdışı kaynaklı analizler bunun çok altında bir büyüme öngörüyordu. 0-yüzde 2 aralığına yoÄŸunlaÅŸan tahminlerin dayandığı temel varsayım, en önemli ihracat ve finansman pazarımız olan Euro Bölgesi'ndeki krizin ÅŸiddetlenmesiydi. Ama Türkiye'nin bu bölgeye ihracatı özellikle kalite-fiyat cazibesinden dolayı çok olumsuz etkilenmedi. Bu yılın ilk çeyreÄŸinde Almanya'ya yapılan ihracat yüzde 1,6 artarken 27 AB ülkesine olan ihracat sadece yüzde 1,5 geriledi. Türk bankaları da yine saÄŸlam bilançoları sayesinde bu bölgeden, bölgedeki tüm finansal karışıklığa raÄŸmen, finansman bulmakta fazla zorlanmadılar.

Bu nedenle bu yılın belki de en kötü büyüme performansı olacak bir çeyrekteki yüzde 3,2'lik büyüme son derece olumlu. Ekonomi yönetiminin itibarını artıran bir geliÅŸme. Bundan sonra ekonominin biraz daha hareketlenmesi rahatlıkla yüzde 4'lük beklentinin gerçekleÅŸmesini saÄŸlayacak. Kaldı ki, birçok kurum daha sonra analiz varsayımlarının yanlışlığını görerek yıl sonu tahminlerini yüzde 2-3 aralığına yükseltmiÅŸlerdi. Bu veriden sonra yukarı yönlü yeni revizyonların gelmesi ÅŸaşırtıcı olmayacak.

Ne var ki, kötümser beklentilerin üzerinde kalınmış olması ekonominin yavaÅŸlamış olduÄŸu ve son yıllardaki büyük yatırım atağı ile yüzde 5-7 arasına çıkarmış olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm büyüme potansiyelinin çok daha altında kaldığı gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmiyor. Unutmayalım ki, "krizde çok iyi dayandı, son 2 yıldır da çok hızlı büyüyor" denen Türkiye ekonomisi dünya sıralamasında 2004 yılından beri bir türlü 17.likten yukarı çıkamadı. Geçen yıl da Endonezya'ya geçilerek 18.liÄŸe indi. 2005 yılında tüm dünya ekonomisi içinde yüzde 1,06 olan payı çıka çıka 2011 yılında yüzde 1,10'a yükselebildi (Grafik 2). O kadar hızlı büyüyor denip frenlenmek istenen Türkiye ekonomisinin 2008-2011 dönemindeki toplam büyüme hızı Euro Bölgesi'nin dibindeki Polonya'nın 3,3 puan altında kaldı. DiÄŸer geliÅŸmekte olan (büyük) ülkeler hızla büyürken bu çok daha düÅŸük büyüme hızının dünya ekonomi pastasından aldığımız payı artıramayacağı ve hızla büyüyen iÅŸgücüne yeteri kadar istihdam saÄŸlayamayacağı da çok açık.

Ä°ç tüketim yerine ihracat

Ä°lk çeyrekte büyüme hızı yüzde 3,2'ye yavaÅŸlarken bunu saÄŸlayan faktörlerde de ciddi bir farklılaÅŸma oldu (Grafik 3). Bu büyüme oranında yurtiçi hanehalkı tüketiminin payı neredeyse sıfır. Yatırımların payı ise sadece yüzde 0,4. Yani ekonominin normal ÅŸartlarda olduÄŸu gibi iç tüketime yönelik üretmesi söz konusu deÄŸil. Ä°ç tüketime yönelik iÅŸlerin iyi gitmediÄŸi bir ortamda doÄŸal olarak yatırım iÅŸtahı da yok. Ä°thalatta da ciddi bir düÅŸüÅŸ var ve bu da yine büyük ihtimalle iç tüketime yönelik üretim yavaÅŸladığı için yurtdışından eskisi kadar aramal ve hammadde talebinin olmaması. Yurtiçi talebinin zayıflığına bakan üreticilerin daha fazla stoklarına yüklendikleri anlaşılıyor.

Bunların yerine ihracatta yüzde 8'e yakın güzel bir reel artış var ve yüzde 3,2'lik toplam büyümenin asıl kaynağı bu. Ama Türkiye ekonomisinin en önemli gerçeklerinden biri, ekonominin asıl büyüme motorunun ihracat deÄŸil, yurtiçi hanehalkının tüketim talebi olması. Türkiye ekonomisi herkesin gıpta ile baktığı ve en büyük güçlerinden biri olan iç tüketimden ve buna yönelik yatırımlardan destek almadığı bir ortamda sadece ihracata yaslanarak ancak yüzde 3 büyüyebildi. Ekonominin tüketimle deÄŸil de ihracatla büyümesini isteyenlerin görmesi gereken bu.

İhracat ne kadar başarılı?

Türkiye ekonomisi ne Asya kaplanları gibi ucuz iÅŸgücüne ve seri üretime, ne Brezilya, Rusya gibi doÄŸal kaynaklara ne de Almanya, Japonya ve G.Kore gibi katma deÄŸeri yüksek (dünyanın satın almak istediÄŸi ve bu nedenle de daha yüksek fiyat ödemeyi kabul ettiÄŸi) yüksek teknoloji ihracatı yapmıyor. Bunların arasında bir yerde. Ucuz ihracatı elden geldiÄŸince artırıp katma deÄŸeri yüksek tarafa geçmeye çalışıyor. Bu da maalesef birkaç yılda olacak bir ÅŸey deÄŸil. 2001 krizine kadar devletin popülist harcamaları desteklendi. Sonraki 6-7 yılda da bütçe ve para politikaları vizyonsuz bir ÅŸekilde körü körüne enflasyona odaklandı. Ä°hracatçılara bu geçiÅŸi daha çabuk ve kolay yapmaları için gerekli kâr desteÄŸi saÄŸlanamadı. Ä°hracat bu dönemde arttı artmasına ama TL'nin sürekli (reel olarak) deÄŸerlenerek kâr marjlarını tüketmesine karşı ihracatçıların bundan ithalata (ve dövizde açık pozisyonlara) yüklenerek kendilerini korumaya çalışmalarına neden oldu. Böyle bir ortamda da, doÄŸal olarak, katma deÄŸeri yüksek ihracata yönelik yatırımlara giriÅŸme riskini alan çok olmadı. Hele ki, içerde canlı ve demografik sebeplerle uzun süre de devam edebilecek bir iç tüketim talebi varken.

Åžimdi yıllardır süregelen bu dengesiz ya da daha fazla iç tüketime dayanarak ihracatı ve katma deÄŸeri yüksek ihracata yönelik yatırımları ikinci plana iten yapının deÄŸiÅŸmesi isteniyorsa, bunun kısa sürede olamayacağı bilinmeli. Üstelik ihracat artışının tek hanelerde artabilen otomotiv ve giyim gibi en büyük ihracat sektörlerinden deÄŸil, rekorlar kıran altın ihracatı ile desteklendiÄŸine dikkat edilmeli. EÄŸer bu yılın ilk çeyreÄŸinde olduÄŸu gibi özel tüketim talebi bu süreçte destek vermeyecekse ekonominin büyüme hızının potansiyelinin çok altında kalacağı görülmeli. Böyle bir ortamda da dünya ekonomisi içindeki payın artabileceÄŸine ya da iÅŸsizliÄŸi azaltabilecek kadar istihdam saÄŸlanabileceÄŸine güvenilmemeli.

Zaman



Sayfa Adresi: http://www.istefinans.com/yazar/Ic-tuketim-olmadan-ancak-bu-kadar-/98