Günün Tüm Haberleri   |   Gazete Birinci Sayfaları   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Hakkımızda   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle   |   RSS
 
  27 Nisan 2024 Cumartesi  
 
   
   
 
27 Mayıs 2012 Pazar - 15:42

Bülent Eczacıbaşı neden orkestra şefi olmuş?

40’ıncı yaşını kutlayan İKSV’nin yönetim kurulu başkanı Bülent Ezcacıbaşı'nın ilginç sanatçı tarafı

Bülent Eczacıbaşı neden orkestra şefi olmuş?

40’ıncı yaşını kutlayan İKSV’nin yönetim kurulu başkanı Bülent Ezcacıbaşı: “Türkiye’de kültür-sanat alanında gündeme gelen her tartışma İKSV’de rüzgarlar ve dalgalar yaratır. ‘En büyük fırtına’ ise her zaman ‘gündemdeki en son fırtına’dır: Örneğin şimdi, tiyatroların geleceği sorunu...”

Türkiye’nin en köklü ve prestijli sanat kurumu İstanbul Kültür Sanat Vakfı bu ay 40’ıncı yaşını kutluyor. Vakfın yönetim kurulu başkanı Bülent Eczacıbaşı ile kuruluş öyküsünü, vizyonunu, misyonlarını, geleceğini, İKSV’nin kaptan köşkündeki üçüncü kişi olmayı ve kendisinin sanatla ilişkisini konuştuk.

İKSV’yle ilgili çalışmalar başladığında 15 yaşındaymışsınız. Nejat Eczacıbaşı’nın bu projeyi sizinle paylaştığı ilk anı anlatır mısınız?

İlk festival 1973 yılında gerçekleştirilmiş olsa da İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın kuruluş hazırlıkları 1960’ların başına kadar gidiyor. Çalışmaların başladığı tarih 1964’tür. Ben o sırada ortaokul öğrencisiydim. Babam Nejat Eczacıbaşı’nın İstanbul’da bir müzik festivali düzenleme projesinden heyecanla bahsettiğini çok iyi hatırlarım.

Evde ailece oturup konuşuyor muydunuz?

Akşam yemeği sohbetlerinde babamın faaliyetleri, festivalle ilgili neler yaptığına dair konuşmalar her zaman olurdu. Girişimleri, iş hayatıyla ilgili çalışmaları; onların arasında tabii ağırlıklı olarak İKSV de vardı. Daha doğrusu o zamanki adıyla İKSV değil, İstanbul Festivali. ‘70’li yıllarda babam daha çok yoğunlaştı bu konuya, yaşamında çok önemli bir yer tutuyordu.

Nejat Eczacıbaşı müzik festivaliyle yola çıkıyor. 40 yıl önce, bir müzik festivali düzenleme kararını nasıl açıklarsınız?

Babamın klasik müziğe özel bir ilgisi vardı. İlkokul yıllarında başladığı keman derslerine Berlin’de kimya alanında yüksek öğrenim gördüğü yıllarda Berlin Konservatuarı’nda devam etmişti. Yurtdışında farklı kentlerde uluslararası festivalleri izlerdi. Özellikle ilgi gösterip takip etmeye çalıştığı Salzburg Festivali sanıyorum onun İstanbul Festivali hayalinde belirleyici oldu. “İstanbul gibi büyük zenginliklere ve potansiyele sahip bir kentte böyle bir festival neden olmasın?” demiş ve büyük bir iradeyle çalışarak bu hayali gerçekleştirmiş.

İKSV’nin kuruluş aşamasında hiç unutamadığınız bir anı var mı?

Kuruluş aşamasıyla ilgili olarak hatırladıklarımdan biri, Atatürk Kültür Merkezi’nin yanarak tahrip olmasının yarattığı üzüntüydü. AKM, o zaman da festival için bir odak noktası olarak belirlenmişti ve kullanılamaz hale geldikten sonra konserler Darüşşafaka Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi salonu gibi küçük salonlara sıkışmak zorunda kalmıştı. Muhsin Ertuğrul’un AKM yapıldıktan sonra ama yanmadan önce konuşmalarında, “Ah Şakirciğim, orası yanacak yanacak...” dediğini anlatırdı Şakir amcam. Düzensizlik, tedbirsizlik, yeterli önlem alınmaması... Bunlar göz göre göre olmuş şeyler.

Sanata bakışıyla ilgili Nejat Eczacıbaşı’na ait aklınızda kalmış bir söz var mı?

Babam insanlığı yücelten değerlerin en başında kültür ve sanatı görürdü. Sanat onun için bir özgürlük, yaratıcılık kaynağıydı. “Eğer daha iyi yaşamak, daha iyi anlaşılmak ve yaptıklarımızla tartışılmaz bir yer almak istiyorsak, ekonomimizi geliştirirken, kültür ve sanatımızı da ilerletmek ve yaygınlaştırmak zorundayız” derdi.

“İlk festivalin izleyicisi olamadım”

İlk yıllarında İKSV ile ilişkiniz nasıldı?

Benim ilişkim çok sıkı değildi o dönemlerde. Okul hayatı, iş hayatı, başka kurumlarla ilişkilerim, TÜSİAD’daki görevlerim... Vakıfta bir rolüm yoktu. Yönetim kurullarında da görev almıyordum.

Peki bir seyirci olarak...

İmkânlarım ölçüsünde festivallerin hepsinin izleyicisi oldum. Ama çok ilginçtir, ilk festivalin izleyicisi olamadım. O kadar hazırlık, o kadar çocukluğumdaki anılar... 1973 yılında ABD’de üniversite öğrenimimi sürdürüyordum ve bütün yaz İstanbul’a gelmedim. Bu nedenle ilk festivalin heyecanını uzaktan yaşadım.

İKSV’de siz göreve geldikten sonraki en fırtınalı gün hangisiydi?

Bu koltukta fırtınasız gün hemen hemen hiç olmaz. Türkiye’de kültür-sanat alanında gündeme gelen her tartışma İKSV’de rüzgarlar ve dalgalar yaratır. Ayrıca biri biterken diğeri başlayan, her biri büyük çaplı etkinlikler olan festivallerin mali ve organizasyonel sorunları suların sakinleşmesine hiç izin vermez. Ne mutlu bana ki İKSV’nin yetkin görevlileri bunların büyük bir kısmını bana yansıtmadan çözümler. ‘En büyük fırtına’ ise her zaman ‘gündemdeki en son fırtına’dır: Örneğin şimdi, tiyatroların geleceği sorunu...

Bir izleyici olarak İKSV sizin için ne ifade ediyor?

İKSV’ye sadece bir izleyici olarak bakmam artık zor ama etkinliklerinin benim için her zaman bir okul gibi olduğunu söyleyebilirim. Birçok festival izleyicisinin de benimle aynı fikirde olduğuna inanıyorum.

O okulun hem öğrencisi hem yöneticisi olmak ilginç bir deneyim olmalı...

Hakikaten öyle. Ama İKSV’nin öğrencileri arasında hem oradan geçmiş, mezun olmuş kişiler var hem de onun katkısını alanlar. Çok öğrencisi var o anlamda İKSV’nin.

“İstanbul hâlâ hedefin gerisinde”

İKSV’nin amaçlarından birinin de İstanbul’u dünyanın kültür sanat merkezleri arasında ön sıralara taşımak olduğunu söylediniz. İstanbul bu hedefin neresinde duruyor şimdi?

İstanbul, hedefin çok çok gerisinde bence. Çünkü hâlâ bizim arzu ettiğimiz sayıda ziyaretçi de çekemiyor dünyadan. İstanbul çok popüler bir kent oldu; bu bir bakıma doğru... Eski ile kıyaslarsanız doğru. Birçok insan İstanbul’u tanımazdı, bilmezdi Avrupa’da yaşamasına rağmen. “Aaa evet ben de gelmeyi çok istiyorum” diyen çok insana rastlardık. Şimdi “Aman orası ne kadar muhteşem bir şehir; gittim, bir daha gideceğim” diyen birçok yabancıya rastlıyor insan, dünyada dolaşırken. Ama ziyaretçi sayılarına baktığınız zaman İstanbul bugünkünün iki misli, üç misline çıkma potansiyeline sahip. Bu birçok etkene bağlı tabii. Bir kere havaalanından başlayan bir altyapı veya birtakım olanakların eksikliği de var.
Bir Avrupalının “Ben İstanbul’a gittim, Ayasofya’yı gördüm, Topkapı’yı gördüm. Bir daha gitmeme ne gerek var?” demek yerine, “Acaba bu hafta sonu İstanbul’da ne oluyor?” diye bir merak içine düşmesini sağlamamız lazım.

İKSV’nin dünyadaki algısıyla ilgili duyumlarınız neler? Amaçlarınızdan biri de sanat yoluyla uluslararası bir platform oluşturmak. Bu platforma yaptığınız katkıyla ilgili sizi en çok mutlu eden ne oldu?

İKSV’nin tüm festivalleri kendi alanlarındaki uluslararası birliklere üye. Bu birliklerin toplantılarına katılıyor ve dünya çapında tanınıyorlar. Özellikle son yıllarda gerçekleştirdiğimiz ortak yapımlar ve eser siparişleriyle kültür-sanat dünyasına uluslararası arenada, önemli olduğuna inandığım katkılar yapıyoruz. Düşünün ki İspanya’nın önde gelen sahne ve sokak sanatları topluluklarından dünyaca ünlü La Fura dels Baus, İKSV’nin 40. yılı için “İstanbul İstanbul” adında bir gösteri hazırlıyor.

40 yıl nasıl bir eşik olacak İKSV için? Bundan sonra hedef nedir?

Bundan sonraki hedefimiz, vakfın mali yapısını sarsılmaz bir hale gelecek şekilde güçlendirmek, yeni etkinliğimiz İstanbul Tasarım Bienali’ni de diğerleri gibi alanında öncü bir konuma getirmek ve eğitim projelerimize hız kazandırmak.

Aradan tam 40 yıl geçti... Ne hissediyorsunuz şimdi? Bugün babanızın İKSV koltuğunda oturup geçmişe doğru bakarken...

Ne kadar çok mesafe almışız, hem de işin ne kadar başındayız diye düşünüyorum...

“Şarkı söylememin önü kesilince ben de orkestra şefi oldum!”

Sesiniz güzel midir? Şarkı söylediniz mi hiç?

Hayır, sesim hiç güzel değildir. Hatta öğrenciyken sınıfta susturuldum hoca tarafından. Sınıf halinde şarkı söylerken, ‘Sen sus’ diyerek susturuldum.

O kadar kötü... Sesiniz de, hoca da...

Müzik dersini çok sevdiğimiz bir Alman hocamız veriyordu. Anahtar çantaları vardır, içi anahtar dolu. Onu çıkardı cebinden, pat diye attı benim sıramın üstüne. Çanta sıramın üstüne baaam diye düştü ve “Sen sus” dedi.

Ama gelin görün ki yıllar sonra İstanbul Borusan Filarmoni Orkestrası’nı yönettiniz...

Şarkı söylememin önü kesilince ben de orkestra şefi oldum (!)

O gün o orkestrayı yönetirken hocanız aklınıza geldi mi?

Gelmez olur mu? Hep onu düşünerek hazırlandım konsere...

“Simon Bolivar konserleri bambaşkaydı”

40 yıl içinde festivaller kapsamında sizi en çok etkileyen isimler, gruplar vb. kimler oldu?

Çok isim var aslında. Ama geçtiğimiz yaz gerçekleştirdiğimiz Simon Bolivar Senfoni Orkestrası konseri benim için gerçekten bambaşka bir deneyimdi. Klasik müziğin toplumsal dönüşüm için böylesine başarılı bir araç olarak kullanılabilmesi, her açıdan ilham vericiydi. Venezüellalı bu gençlerin sahneden taşan enerjileri sanıyorum tüm izleyiciler için unutulmaz oldu. Biz de benzer bir projeyi Türkiye’de geliştirmek için çalışmalara başladık.

“Evde daha çok klasik müzik dinlenirdi”

Evde hangi müzikler dinlenirdi? Ailenin sinemayla, tiyatroyla genel olarak kültür sanatla ilgisi ne düzeydeydi?

Ailemizde herkes kültür ve sanat konularına ilgi duydu. Babamın özellikle klasik müziğe ilgisi olduğu için daha çok klasik müzik dinlenirdi. Ama yalnızca klasik müziğe değil, genel olarak kültür ve sanata verdiği önemi bize her zaman hissettirirdi. Bize evde yaratılan bu ortamın, babamın kültür sanat konusundaki teşvikinin çok yararını gördüm. Şimdi biz de evde öyle bir ortamı kendi çocuklarımız için yaratmaya çalışıyoruz.

Size bir enstrüman önerildi mi? Keman, gitar, piyano? Sanat anlamında yönlendirilmeniz ne şekilde oldu?

Sadece kültür sanat konusunda değil; okul hayatımda, üniversite tercihimde, iş hayatımda da ‘şunu yap bunu yap’ denmedi. Sadece annemin, babamın ortaya koyduğu örneklerden esinlendim.

Sizin evinizde baba İKSV’nin yönetim kurulu başkanı, anne İstanbul Modern’in... Onlar, size göre daha da sanatın içindeler. Merakları ne düzeyde?

Onlar da böyle bir ortamda büyüdükleri için çok ilgililer sanatla. Ama kendileri de sanatsal uğraşlar içinde değiller. Ağır okullara gittiler... Şu anda ikisi de New York’ta. Müzik, tiyatro, sergiler... İzleyici olarak epey aktifler. Kızım Esra Museum of Modern Art’ta staj yapıyor şu an...

Sizce kızınızda da İstanbul Modern’e doğru bir gidiş olabilir mi?

Bilmiyorum, bir gelsin bakalım da... İstanbul Modern’e çok ilgi duyuyor ama vaktinin ne kadarını müzeye vermek isteyecektir bilmiyorum. Kendi vereceği bir karar.

“Aile fotoğrafçısıyım, hepsi o...”

Mutlaka sizde de bir sanat damarı vardır diye düşünüyorum...

Aile fotoğrafçısıyım, hepsi o. Evdekilerin, çocukların fotoğraflarını çekiyorum.

Seyahatlerde fotoğraf makineniz yanınızda olur mu? Gittiğiniz yerleri de çeker misiniz?

Çok ilginç yerlerine gidiyoruz dünyanın, o zaman bazen sanatsal fotoğraflar çekmeye kalkışıyorum, sonra bakıyorum köşe başında satılan kartpostallar benim fotoğraflarımdan yüz kat daha
iyi çekilmiş, hemen eş-dost-aile fotoğrafları çekmeye geri dönüyorum.

Filiz Aygündüz/Milliyet

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
En ‘niş’ holding: İşte son yatırımı
Fransız Beneteau teknelerinin dünyada en çok satış yapan temsilcisi olan ...
Resmi nikah insanı üçkağıtçı yapıyor!
Bir dönem Spor Bakanlığı da yapan, Trabzonspor eski başkanı Mehmet Ali ...
Ünlü bankacı: Evimiz holding gibi, CEO ise annem
MAYA ve TİSVA’nın verdiği mikro kredilerle başarılı işler kuran kadınlar, ...
 
Konutta artık yüksek prim olmaz
Türk girişimci neredeyse ortada proje bırakmıyor.Akıllıyız, ekmeğimizi kimseye bırakmayız” diyor.
Ziya Akkurt şimdi ne yapacak?
AKBANK’ın eski Genel Müdürü Ziya Akkurt, neler yapmayı planlıyor?
'Bir daha bankacılık sektörüne girmeyiz'
Ahmet Zorlu ve Başkanı Hüsnü Özyeğin, Patronlar Kulübü programında bir ...
 
Sabancı, TeknoSa'yı halka açıyor
Bu senenin iyi hikayelerinden birinin Teknosa olduğunu vurgulayan Sabancı, ...
Ethem Sancak'tan Erdoğan itirafı
Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen işadamı Ethem Sancak, “Erdoğan’a ...
Durmuş Yımaz'ın ibretlik yaşam hikayesi
2006 yılında Merkez Bankası Başkanı olan Durmuş Yılmaz’ın hayat hikayesi ...
 
 
   PİYASALAR     
       
  32,4045   34,7420  
       
  9.916,000   2.438,7400  
   GÜNÜN MANŞETLERİ     
 
Günün tüm haberleri »
   BASIN TOPLANTISI & AJANDA     
  • Ekonomi
    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
    Ceylan Intercontinental
    4 Haziran 2012 Pazartesi
    Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Buluşmaları devam ediyor... Bu kapsamda 7 Haziran 2012 Perşembe günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik...
  • Eğitim
    Türk Eğitim Vakfı
    Kuruçeşme Divan Otel
    4 Haziran 2012 Pazartesi
    Türk Eğitim Vakfı (TEV)’nın 2012-2013 eğitim yılında yurt dışında yüksek lisans ve üst ihtisas yapmaya hak kazanan 74 genç...
  • Otel Yöneticiliği Lisans Programı,
    Hüsnü Özyeğin
    The Marmara
    4 Haziran 2012 Pazartesi
    Alanında Türkiye’nin ilk ve tek akademik programı olma özelliğine sahip Özyeğin Üniversitesi (ÖzÜ) Otel Yöneticiliği...
   İŞTE KULİS     
   YAZARLAR     
Ali Ağaoğlu
Matadorlar piyasaların canını sıkacak
“İspanya yardım için ne zaman başvuracak?” Ekim ayının sorusu ...
   E-POSTA LİSTESİ     
Listemize kayıt olun, finans dünyasının gelişmeleri e-postanıza gelsin.
   ANKET     
En iyi kredi kartı hangisi?
Axess
Bonus
Maximum
World
Ziraat
 Sonular gster   
   FACEBOOK     
 
 
   

YASAL UYARI : www.istefinans.com sitesinde ve sitenin içinde yer alan haberler ve yazarların, yorum, görüş, öneri ve raporları "Yatırım Danışmanlığı" kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, Aracı Kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.

 
 
     
 
HABER   Ekonomi | Borsa | İş dünyası | Altın | Kulis | Gündem | Röportaj | Spor
FOTO GALERİ   Finans | Yaşam | Magazin | Otomobil | Teknoloji | Borsa | Karikatür | Haber
VİDEO GALERİ   Finans | Gündem | Borsa | Yaşam | Yatırım | Ekonomi
ETİKETLER   altın | Halkbank | George Soros | HSBC | FED | Rekabet Kurulu | bankacılar | ECB
İŞTE FİNANS   Tüm Haberler | Gazeteler | Giriş sayfam yap | Favorilere ekle | Hakkımızda | Künye | İletişim | Reklam | Sitene ekle